İslâm Filozofu İbn Rüşd

Bilincinde olmasak da, geçmişin düşünce ürünleri günümüzü ve geleceğimizi belirler, bu nedenle geçmişimizi tanımamız gerekir, ancak tanıdıktan sonra anlayabilir ve savunabiliriz.

Biz kimiz?... Bu sorunun cevabının verebilmek için öncelikle ‘Osmanlı kimdi?’ sorusunu cevaplandırmamız gerekir ve bunu yapmanın en güvenilir yolu, Osmanlıların üretmiş olduğu düşünce ürünlerini okumak ve incelemektir. Fakat bu ürünlere ulaşabilmek çok da kolay değildir; çünkü çoğu yazmadır ve birkaç yazma kütüphanesinin tozlu raflarına sıkışıp kalmıştır; basma olanlar ise ancak birkaç büyük kütüphanede bulunabilir; ayrıca bu kitaplar ister yazma halinde isterse basma halinde olsun, Arap alfabesi ile yazılmıştır ve dili çok ‘eski’dir; bu konuda kendisini yetiştirmemiş veya yetiştirme olanağını ele geçirememiş insanlar tarafından okunup anlaşılmaları oldukça güçtür; bu nedenle birilerinin, atalarımızdan yadigar kalan bilim ve felsefe eserlerinin okumak isteyenlere yardımcı olması ve bu eserleri günümüz Türkçe'sine aktarması gerekir; aksi takdirde geçmişten yararlanmak mümkün değildir.

Yayınevimiz, "Osmanlı Klasikleri" dizisinde yayınlayacağı kitaplarla, tarihin karanlık dehlizlerinde unutulmuş olan Osmanlı düşünürlerinin ve yazarlarının eserlerini gün ışığına kavuşturmayı ve Osmanlı düşüncesinin boyutlarını sergilemeyi hedeflemektedir.

Burada günümüz Türkçesiyle sunmuş olduğumuz İbn Rüşd adlı eserin, Rızaeddin ibn Fahreddin tarafından Tatar Türkçesiyle yazılmış olan aslını göremedik ve yalnızca Kaya Nuri'nin İslâm Filozofu İbn Rüşd adıyla yapmış olduğu çeviriyi kullandık.


Okuyuculara 

Kuzey'deki Türk-Müslüman kardeşlerimizin hakiki alimlerinden olduğu gibi yararlı eserleriyle de yayın aleminde büyük bir mevki kazanmış olan, Umum Rusya Müslümanları Nezâret-i Şerîyye'si reisi Kadı Rızâeddin ibn Fahreddin Efendi Hazretlerinin ‘Meşhur Erler’ ünvanı altında yazmış oldukları İbn Rüşd'ün diğer matbu eserleri gibi büyük bir şevkle okunduğunu Rusya'da bulunduğum zaman gördüğümden, belki bizde de aynı rağbete mazhar olur ümidiyle yazarın şu İbn Rüşd'ünü İstanbul Türkçesi'ne naklederek muhterem okuyucuların nazarlarına arzetmek cesaretinde bulundum. Şu eser, muhterem okuyuculara hem İbn Rüşd'ün hakiki yaşam öyküsünü öğretmiş ve hem de - bu vasıta ile - Kuzey'deki Türk-Müslüman kardeşlerimizin Rızâeddin ibn Fahreddin'lerini tanıtmış olacaktır. 

Kaya Nuri


Kazan Türklerinin yetiştirmiş olduğu bilgin ve düşünürlerden birisi olan Rızaeddin ibn Fahreddin, 1859'da Samara iline bağlı Küçüçatı Köyü'nde doğmuş ve buraya çok yakın olan Şelçili Köyü'ndeki küçük bir medresede eğitimini tamamlayarak 1889 yılında Kazan'ın İlbak köyüne imam olmuştur. Ancak Rızaeddin ibn Fahreddin'in bilgi dünyası, önemsiz bir medrese eğitimi ile sınırlı değildir; bilgiye duymuş olduğu açlık nedeniyle kendi kendisini yetiştirmiş ve önünde geniş bir ufuk açan bu ikinci eğitimi sırasında, meşhur Kazan düşünürlerinden Şihâbeddin Mercânî'nin (1815-1889) Arap diliyle yazmış olduğu özgün eserlerden, Gaspıralı İsmail Bey'in (1851-1914) 1883'te Kırım'da yayımlamaya başladığı Tercüman Gazetesi'nde çıkan makalelerden ve hepsinden de önemlisi, dinde yenileşme hareketlerinin önderlerinden Cemâleddin Afgânî'nin (1838- 1897) görüşlerinden yararlanmıştır. 1890 yıllarında Ufa'ya gitmiş ve burada Mahkeme-i Şeriyye üyeliğine seçilmiştir. 15 yıl süren bu dönemin Rızaeddin ibn Fahreddin için çok yararlı olduğu anlaşılmaktadır. Bir taraftan Mahkeme'nin yeniden düzenlenmesi için uğraşmış, diğer taraftan eğitimini sürdürmüş ve Kahire ve Beyrut gibi İslâm kültürünün önde gelen merkezlerinden getirtmiş olduğu kitaplardan yararlanarak Arapçasını geliştirdikten sonra, Fârâbî, Gazâlî, İbn Rüşd, Muhyiddin ibn Arabî, İbn Haldûn, İbn Esir, Zamahşerî, Yâkut Hamevî ve İbn Hallikan gibi önemli düşünürlerin ve tarihçilerin eserlerini okumuş ve incelemiştir.3 Arapça eserlerin yanında, Türkçe eserlerle de ilgilendiği ve Babur, Ali Şir Nevâî, Ebu'l-Gazi, Evliya Çelebi, Kâtib Çelebi, Nâima, Ahmed Cevdet Paşa, Mütercim Ahmed Asım, Ahmed Midhat Efendi, Ahmed Vefik Paşa, Şemseddin Sâmî, Ziya Paşa, Namık Kemal, Abdülhak Hamid, Recaizâde Ekrem, Rıza Tevfik, Abdullah Cevdet, Ahmed Fâris Şidyak, Necib Asım, Veled Çelebi, Bursalı Mehmed Tahir gibi tarihçi, sözlükçü ve düşünürlerin eserlerini, Türklerin kültür merkezi olan İstanbul'dan getirterek okuduğu bilinmektedir.4 Bu olay, söz konusu dönemde, Osmanlı Türklerinin, bilim ve düşünce alanında Kazan Türklerini etkilemiş olduğunu göstermektedir.

1917 Ekim Devrimi'nden sonra, belki de serbest düşüncenin kısıtlanması nedeniyle, Rızaeddin ibn Fahreddin, Ufa'daki görevine geri dönmüş ve Merkez-i Diniyye Nezâreti'nin başkanı olan Müftü Alimcan Barudî'nin ölümünün ardından, 1921 tarihinde müftülük makamına getirilmiştir. 1926'da toplanan Bütün Dünya Müslümanları Kongresi'nde ikinci başkanlık yapan Rızaeddin ibn Fahreddin, müftülüğü sırasında İslâm Mecellesi adlı bir derginin yayımını da yürütmüştür. Müftülük görevindeyken, 1936 yılında vefat etmiştir.

Hazırlayan: Prof. Dr. Remzi Demir
Dizisi: Osmanlı Klasikleri
Türü: Fikir Dizisi
Cilt Bilgisi: Amerikan cilt
Kağıt Bilgisi: Enzo Cremy
Basım Tarihi: Nisan 1997
Sayfa Sayısı: 74
Kitap Boyutları: 13 x 19 cm
ISBN No: 978-975-520-144-3
Barkod No: 9789755201443



Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yukarı Çık!