Avrupalılaşmak

Bilincinde olmasak da, geçmişin düşünce ürünleri günümüzü ve geleceğimizi belirler, bu nedenle geçmişimizi tanımamız gerekir, ancak tanıdıktan sonra anlayabilir ve savunabiliriz.

Biz kimiz?... Bu sorunun cevabının verebilmek için öncelikle "Osmanlı kimdi?" sorusunu cevaplandırmamız gerekir ve bunu yapmanın en güvenilir yolu, Osmanlıların üretmiş olduğu düşünce ürünlerini okumak ve incelemektir. Fakat bu ürünlere ulaşabilmek çok da kolay değildir; çünkü çoğu yazmadır ve birkaç yazma kütüphanesinin tozlu raflarına sıkışıp kalmıştır; basma olanlar ise ancak birkaç büyük kütüphanede bulunabilir; ayrıca bu kitaplar ister yazma halinde isterse basma halinde olsun, Arap alfabesi ile yazılmıştır ve dili çok "eski"dir; bu konuda kendisini yetiştirmemiş veya yetiştirme olanağını ele geçirememiş insanlar tarafından okunup anlaşılmaları oldukça güçtür; bu nedenle birilerinin, atalarımızdan yadigar kalan bilim ve felsefe eserlerinin okumak isteyenlere yardımcı olması ve bu eserleri günümüz Türkçe'sine aktarması gerekir; aksi takdirde geçmişten yararlanmak mümkün değildir.

Yayınevimiz, "Osmanlı Klasikleri" dizisinde yayınlayacağı kitaplarla, tarihin karanlık dehlizlerinde unutulmuş olan Osmanlı düşünürlerinin ve yazarlarının eserlerini gün ışığına kavuşturmayı ve Osmanlı düşüncesinin boyutlarını sergilemeyi hedeflemektedir.


Bunalımlı yılların girişimci aydını Tüccarzâde İbrahim Hilmi, Avrupalılaşmak adlı eserinde tarihsel ve toplumsal yaralarımızı irdelerken, aynı zamanda bu yaralara getirdiği çözümlerle Cumhuriyet inkılâplarının fikir öncülüğünü de yapıyor. Balkan ve Birinci dünya savaşının yaşandığı yıllarda Türk toplumunun içine düştüğü felaketleri gözlemleyerek bunların nedenlerini, siyasal, ekonomik, kültürel ve dinsel çözümlemelerle dikkatlere sunuyor. Adeta geri kalmışlığımızın toplumsal tarihini yazıyor.
Tüccarzâde İbrahim Hilmi'nin hiçbir eseri, bugüne kadar yeni alfabe ile Cumhuriyet nesillerine kazandırılmış değildir. Avrupalılaşmak, O'nun Türk düşünce tarihindeki yerini belirlemek açısından, kültür hayatımıza önemli bir katkı sağlayacaktır. Türkiye'de bugüne kadar yazılmış çağdaşlaşma görüşlerini ele alan çalışmaları yeni baştan gözden geçirmeyi zorunlu kılacak bu eser, Türk kültür hayatına sunulur...


Tüccarzâde İbrahim Hilmi, bugünkü alfabeye sadeleştirerek yayma hazırladığımız bu eserinin önsözüne "Tanzimat-ı Hayriye'den 75 yıl sonra Avrupalılaşmanın gerekliliğine dair bir eser yazma ihtiyacını hissetmek, ülke için ne acı bir durumun göstergesidir" sözleriyle yakınarak başlıyor. Aradan geçen 80 yıllık devrenin son 73 yılında Cumhuriyet'i yaşadık. Artık Türkiye Avrupa Topluluğu'na girmenin eşiğine geldi. Fakat bugün hâlâ Türk düşüncesi, çağdaşlaşma sorunları etrafında paradigmalar üretiyor. Türk Aydınları'nın çağdaşlaşma hakkındaki görüşleri, akademik çalışmalara konu ediniliyor.
Ancak eser dikkatlice okunduğunda görülecektir ki, İbrahim Hilmi'nin o dönemdeki görüş ve izlenimleri, bugün için de hâlâ geçerlidir. Esasen daha geniş bir belirleme ile, İkinci Meşrutiyet'in fikir hayatının Cumhuriyet döneminden çok daha zengin olduğu ileri sürülebilir. Whitehead, Batı Felsefesi geleneğinin en genel karekterinin "Platon'a bir dizi dipnot" olduğunu belirtir. Cumhuriyet dönemi fikir hayatı da, adeta İkinci Meşrutiyet'e bir dizi dipnottur. Nitekim çağdaşlaşma sorununu, Garplılaşmanın Neresindeyiz? sorusuyla oldukça bilimsel çerçevede irdeleyen Mümtaz Turhan, bu gerçeği "Bugün kabul edilmiş hiç bir unsur yoktur ki o vakit üzerinde konuşulmamış, yazılmamış veya münakaşa edilmemiş olsun" (Kültür Değişmeleri, 1969, s. 291) diyerek belirtir.

Böyle olduğu halde, ilginçtir, İbrahim Hilmi'nin eserleri ve fikirleri Cumhuriyet döneminde adeta unutulur. Avrupalılaşmakla ne Türkiye'de Batılılaşma konusunda ki görüşleri sınıflandıran Tarık Zafer Tunay’a (Türkiye'nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri, 1960), ne çağdaşlaşmayı seküler anlamda Cumhuriyet'e gidişin zorunlu bir tarihsel gelişimi ekseninde kuramsal çerçeveye oturtmaya çalışan Niyazi Berkes (Türkiye'de Çağdaşlaşma, 1964), ne Türk düşüncesinin çağdaşlaşma tarihini yazan Hilmi Ziya Ülken (Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, 1966), ne de Türk aydınının çağdaşlaşma konusu üzerinde doktora tezi hazırlayan Abdullah Kaygı (Türk Düşüncesinde Çağdaşlaşma, 1992) değinir, İbrahim Hilmi'nin adından bile söz etmezler. Bu, eserleri yanında, Meşrutiyet'in ve Cumhuriyet'in önemli aydınlarının eserlerini yayınlayarak Türk düşünce hayatına ve topluma mal eden Babıâli'nin bu kıdemli yayıncısının hiç de hak etmediği bir tutumdur. Gerçekten de Tüccarzâde İbrahim Hilmi'nin Türk düşünce tarihindeki yeri, Cumhuriyet'in kadirbilmez aydınlarının utancıdır. Bugüne kadar onun hiçbir eseri, yeni alfabe ile Cumhuriyet nesillerinin kazandırılmış değildir. Aydınımız, paradigmalar üretimi söz konusu olduğunda, İbrahim Hilmi için oldukça ketumdur. 

Bazı ansiklopediler dışında Tüccarzâde İbrahim Hilmi'den söz eden Yahya Akyüz'den başka hemen hiç kimse yoktur. Akyüz, ilk defa ondan Türkiye'de Öğretmenlerin Toplumsal Değişmedeki Etkileri (1848-1940) adlı çalışmasında "Devrin problemlerini desenlerden..." (1978, s. 88-89; 139-140) diye söz ederek İbrahim Hilmi'nin Maarifimiz ve Servet-i İlmiyemiz adlı eserindeki eğitim ve öğretmenlerle ilgili görüşlerine değinir. İkinci olarak Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1985'e)'hinde "Döneminde yazarlarından İbrahim Hilmi (Tüccarzâde)..." olarak söz eden Yahya Akyüz, o'nun adı geçen eserinden başka diğer bir eseri ne (Milletin Kusurları) daha değinerek "...İbrahim Hilmi... Balkan felâketlerinden sonra, bunların eğitimsel, siyasi, ekonomik, askerî sebeplerini deşen çok sayıda kitap yayınlamıştır" (1985, s. 271-272) der. Ancak İbrahim Hilmi'nin yayma hazırladığımız Avrupalılaşmak adlı eserinden söz etmez. Halbuki Avrupalılaşmak, İbrahim Hilmi'nin sözleriyle "...Türkçe'de bundan daha serbest yazılmış, Şark usâl-i idare ve hayatını bundan daha serbest tenkit etmiş bir eser yok tur" (Fihris-i Kitaphane-i Hilmi, s. 22) övgüsüne her yönüyle sahip bir eserdir. Gerçekten de Tüccarzade'nin eserdeki izlenimleri ve bu izlenimlerden çıkardığı sonuçlar, oldukça somut, açık ve şüphe götürmez gerçeklerdir. Üslubu, açık ve nettir. Dili dönemi için oldukça sadedir. Kendisinin Kitaphane-i îslâm ve Askerî yayınevince "Kitaphâne-i İntibah" serisinin 15. eseri olarak yayınlanan ve Matbaa-yı Hayriye ve Şürekâsı'nda İstanbul'da 1332 (1916) yılında basılan Avrupalılaşmak-Felâketlerimizin Esbabı, 184 sayfadır. Tüccarzâde İbrahim Hilmi, diğer fikrî eserlerini de aynı seride yayınladığı "Kitaphâne-i İntibah" külliyatını şöyle tanıtıyor: 

Balkan harbi felaketi üzerine millete çöken yeis ve ümitsizliği izale etmek, ve bu ana kadar söylenmesi ve yazılması mümkün olmayan bir çok hakayıkı meydana koymak, ahlâkî, içtimaî, idarî, askerî, siyasî bütün teşebbüslerin esasını araştırmak, iki asırlık seyyiat-ı idaremizi ilan ederek millette bir hiss-i intibah uyandırmak üzere Çatalca müdafaası esnasında başlamış olan bu külliyat tam on sekiz ...kitapta nihayet bulmuş, ...harikulade bir rağbete mazhar olmuş, üçer dörder defa tabedilmiştir (Fihris-i Kitaphane-i Hilmi, s. 20). 

Tüccarzâde İbrahim Hilmi Çığıraçan'ın bu önemli eserini bugünkü alfabeye sadeleştirerek çevirirken eserin aslına mümkün olduğunca sadık kalmaya özen gösterildi. Yazara ait eserdeki dipnotlar, aynen eserde geçtiği gibi sembolü kullanılarak verildi. Ayrıca az sayıda da olsa bazı açıklama dipnotları, eseri yayına hazırlayanlar tarafından sembolü kullanılarak verilmiştir. Eser, bugün Türk düşüncesinde çağdaşlaşma sorun ları etrafında yapılan incelemelere önemli refarans'lar olabileceği gibi, her kesimden okuyucuyu bugünkü tartıştığımız sorunları yeni baştan düşünmeye de davet edecektir.
Osman Kafadar

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yukarı Çık!