Adalet kavramı

Elinizdeki bu yapıt adalet kavramı üzerine ülkemizde yazılan ilk eserdir. Hukuk ve felsefenin ana konularından birisi olan adalet sorunu olarak beni fazlasıyla düşündürüyordu. Bu düşünce ile konu üzerine yaptığım geniş boyutlu bir araştırma sonucunda, doktora tezi olarak adalet kavramını ele almağa karar verdim, incelemelerim genişledikçe adaletin göreliliği belirgin bir biçimde ortaya çıktı. Bu nedenle, ben de adalet kavramını görelilik sorunu açısından ele aldım ve bu yapıtı hazırladım. 

Felsefeye ilginin yeni yeni gelişmeye başladığı bir ülkede, adalet konusunun yalnızca hukuk açısından değil düşünsel açıdan da ele alınması gerekiyordu. Hukuk felsefesi alanında yapılan bir doktora çalışmasında, adaletin hem hukuksal hem de düşünsel boyutlarının ele alınarak beraberce incelenmesi ve hukuk felsefesi disiplininin içerdiği uzlaşma sınırları çerçevesinde birleşime dayanan bir yaklaşım zorunluluk kazanıyordu. Felsefenin bir dalı olan hukuk felsefesi, hem felsefeden hem de hukuktan gelen bir ikili yapıya sahip olduğundan, ana sorunu olan adalet konusu da ancak her iki alanın verileri ışığında incelenebilirdi. Kavramsal bir araştırma ise, bu gerçeğin göz önüne alınarak ayrıntıların değerlendirilmesini gerektiriyordu. 

Toplumumuzda hukuk ve adalet bilincinin yerleşmesi gerekmektedir. Bundan sonra tüm düşün ve hukuk çevreleri, adalet sorununu daha bir üst düzeyde ele almalı ve tartışmalıdır. Gelişme yolunda sorunları pek fazla olan bir ülke olmamız nedeniyle hukuk ve adalet konularında toplumumuzun daha çok düşünmesi ve bilinçlenmesi kaçınılmaz bir gerçektir. 

Hukuk felsefesi bir anlamda tarihin ilk dönemlerinden bu yana var olmuştur. İlk filozoflardan başlayarak hemen hemen tüm düşünürler; günümüzde hukuk bilimi alanına giren konuları ve sorunları ele almışlar, çeşitli düşünceler ileri sürmüşlerdir. Ortaya atılan görüşler zaman zaman bilimsel temellere oturtulmak istenmiştir. Ne var ki, diğer bilim dalları gibi hukuk sorunları ve konuları bir disiplin içinde ele alınabilecek düzeye ulaşıncaya kadar felsefe alanında işlenmiştir. Hukukun bağımsızlaşması aradaki bu ilişkiyi tümüyle ortadan kaldıramamış, felsefenin bir yan dalı olarak Hukuk Felsefesi yeni düzende gelişmeler göstermiştir. Hukukun bir düzen olmaktan çok, bilim niteliğine kavuşmasında Hukuk Felsefesinin çok önemli katkıları olmuştur.

Hukuk Felsefesinin konusu; hukukun ne olduğu ve nasıl geliştiği, hukuka ilişkin bilgilerin nasıl ve hangi kanallardan oluştuğu, hukuk kurallarının hangi ölçütlerle bağlı olarak değerlendirildiği, hukuk düzeninde temel olarak hangi değer yargılarının ve de normların benimseneceği gibi sorunları içerir.
Tüm bunlar ise bir yerde gelip “Adalet” kavramında düğümlenmektedir, çünkü hukukun ne olduğu aynı zamanda adaletin ne olduğu sorusuna çok yakından bağlıdır. 

Hukuk insanların toplumsallaşması ve uyum içinde bir arada yaşamasıyla ortaya bir düzen olarak çıkmıştır. Toplumdaki özelliklerin ve geleneklerin hukukun oluşumunda etkileri büyük olmuştur. Hukuk bir sistem olarak, toplumsal ve ekonomik ilişkileri, toplumun yapısını, inançlarını, geleneklerini ve diğer özelliklerini yansıtır. Toplumsal uyuma giden çeşitli yollar vardır. Kamuoyu baskısı bir örnek olarak gösterilebilir. Ne var ki, hukuk kurallarına uymak düzenli yaşamın en iyi yoludur. Hukuk, bir toplumsal yaşam düzeni olarak bunu insanlara sağlamaktadır.

Hukuk, düzen demektir. Ama her düzenin adaleti gerçekleştirdiği söylenemez. Adalet kavramının hukuk düzeninin dışına taşan boyutları vardır. Her düzenin adalet anlayışı tümüyle o toplumun ve zamanın adalet gereksinimini karşılayamayabilir. Hukuku etkin ve geçerli düzen kılan onu uygulayan güçtür. 

Güç, hukuku etkin ve geçerli kılmak için zorunludur. Gücün varlığı adaletin göstergesi değildir. Adalet ortadan çekildiği zaman geriye yalnızca bir kaba güç kalır. Hukuk kaba güç anlamına gelmez. Zaman zaman kendi koyduğu düzeni çiğneyen otoritelere rastlanmaktadır. Hukuk düzenini kuran ve uygulayan gücün hukuku tanımaması, çiğnemesi toplumları kendiliğinden bir adalet savaşımına sürüklemiştir. 

Adaletin aranması ve gerçekleştirilmesi aslında hukukun en önde gelen ödevidir. Adaleti biçimlendirmek ve öze kavuşturmak Hukuk düzeninin ana yapısını yansıtmaktadır. Adaletin sağlanmasına yönelik toplumsal savaşımın yanı sıra, hukuk düzenleri de olabildiği kadar adaletin gerçekleşmesi için çalışırlar.
Prof. Dr. Anıl Çeçen

Dizisi: Çağdaş Türk Yazarları
Türü: Akademik İnceleme/ Siyaset Bilimi
Cilt Bilgisi: Amerikan cilt
Kağıt Bilgisi: İthal Enzo Cremy
Basım Tarihi: Eylül 1993
Sayfa Sayısı: 232
Kitap Boyutları: 13,5 x 19,5 cm
ISBN No: 978-975-520-103-0
Barkod No: 9789755201030
Etiket Fiyatı:  39 TL

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yukarı Çık!